Elma Ağacının Gülüşü
Köyün en eski elma ağacı, her bahar rengârenk çiçekler açar ama hiç meyve vermezdi. Diğer ağaçlar onunla alay ederdi. Bir gün küçük bir kız gelip ona sarıldığında, ağaç ilk kez bir şey hissetti: sevginin kökleri bile yeşertebileceğini.

Bir köyün kenarında, küçük bir tepenin üstünde yaşlı bir elma ağacı vardı. Gövdesi eğilmiş, dalları yılların yorgunluğuyla sarkmıştı. Her bahar çiçek açar ama yaz gelip de meyve zamanı geldiğinde hiçbir elma vermezdi.
Diğer ağaçlar gülerek, “Ah yaşlı ağaç, senin dallarında elma değil, sadece hatıra var!” derlerdi.
Elma Ağacı iç geçirir, “Belki bir gün ben de bir meyve veririm,” diye umut ederdi.
Bir gün köyden küçük bir kız geldi. Adı Defne’ydi. Her gün okula giderken ağacın yanından geçer, selam verirdi. Ama o sabah yağmur yağıyordu ve Defne, ağacın altına sığındı.
“Merhaba yaşlı dostum,” dedi gülümseyerek. “Seninle paylaşacak bir sırrım var: Bugün sınıfta kimse benimle oynamadı. Ama olsun, sen varsan yalnız değilim.”
Ağaç, kalbinde bir sıcaklık hissetti. Gök gürlerken, Defne ağacın gövdesine sarıldı. “Senin gölgeni seviyorum,” dedi. O anda ağacın dallarında bir kıpırtı oldu. Çiçeklerinden biri, hiç beklenmedik şekilde yeşerdi.
Günler geçti, Defne her sabah ağaca gelip konuştu. Ona defterinden çizimler gösterdi, okulda öğrendiği şarkıları söyledi. Ağacın içinde bir ışık büyüyordu. Sonra bir sabah, Defne geldiğinde ağacın dalında parlak kırmızı bir elma gördü.
“Sen… meyve verdin!” dedi sevinçle.
Ağaç gülümsedi, yapraklarını hışırdattı. Artık yalnız değildi.
O günden sonra Defne ağacı “Gülen Ağaç” diye çağırdı. Her yıl sadece bir elma verirdi ama o elma, köydeki en tatlı elmaydı. Çünkü içinde sevginin tadı vardı.
Yıllar sonra Defne büyüdü ama ağacına gelmeyi hiç bırakmadı. Ne zaman üzülse, “Benim yaşlı dostum, senin gülüşün hâlâ burada,” derdi.
Bu masaldan öğrendiğimiz ders:
Sevgiyle yaklaşmak, en sessiz kalpleri bile konuşturur. Küçük bir ilgi, bazen koca bir dünyayı değiştirir.



